Bağımlılık mı yoksa bağlılık mı ana fikrinde, biraz hayattan, biraz sizden biraz bizden. Her yerde yaşanan ama çoğu zaman reddedilmeye en verimli durumları içeren bu konuya göz atmaya çalışmıştık geçen hafta. Adı bile sevimsiz olabilen, bağımlılık dendiğinde belki de insanı kendine zayıf hissettiren duygular oluşabilir. Ama en çok da güçlü görüneceğiz diye ortaya çıkan parçalarımız acıtmaz mı zaten bizi. Kırmaz mı kalpleri… Geçen haftaki yazımı okumadıysanız, geriye dönün, okuyup öyle gelin ki buraya, bu ikinci bölümü ve devamını paylaşacağım şimdi. Keyifle olsun. Düşündünüz mü, en çok kimi bırakmakta zorlanırdınız? Var mı hayatınızda, ben onsuz yaşayamam dediğiniz birileri? Siz karşınızdaki insanı bırakıp, kendi yaşamınıza odaklı olamasanız da, En çok bırakamadığınız sizi en kolay bırakandır, terk edendir her zaman. Çünkü yaydığınız enerjinin frekansında ihtiyaç enerjisi gizlidir. Kendinizi ikinci plana alıp, bir başkasını ilk plana aldığınızda, karşınızdaki kişi de sizi değersizleştirmeye başlar. Zaten bilinç altında buram buram bağıran değersizlik duygusu, kendini size göstermek için gene sahibini ikinci plana atıverir ve ilk sıraya bir başkasını alır. Bu duygu değersizlik ile beraber sevgisizlikte olabilir, bilinçaltının derinliklerindeki gizler herkeste farklı olduğundan, bilim adamları gibi bu durum şuna dayandığından böyle olmakta gibi kalıplar bilinç altında kullanılmıyor. Çünkü her bireyin, her ruhun, her bilinç altının hikayesi çok farklı. Tıpkı insanın kendi hikayesi gibi. Ama daha genele bakarsak, mesela babadan sevgi alamamış kız çocuğu, büyür, yetişkin olur ama yaşın önemi var mı. Yaşı hala babadan sevgi alamadığı o parcasında kalmıştır ve her erkekte o sevgi alamadığı babayı arar. Aradığı çocukluğudur, aradığı kalbindeki yarım kalmışlıktır, aradığı aslında babadan alacağı sevgisiyle kendini büyütme telaşıdır. Ve birileri gelir, bunları yaşamasına vesile olur, her şey gibi birileri de vesiledir. Bilinç altında, kendi iç çocuğunla buluştuğunda, onu gördüğünde ve dönüştürdüğünde, kendini tanıma sürecin başlar. Zihin ister, beden ister, kalp istediğini zanneder ve bağlılık mı, bağımlılık mı cümleleri sizi sarabilir. İnsan yakın olmalı kendine, tanımalı kendini ve sevmeyi öğrenmiş olmalı kendi içinde bir ve bütün olabilmek için. Aslında gerçeklikte ne kadar da uzağızdır bizler kendimizden. Maddi dünyanın çabası, insanı kendinden uzaklaştırır ve yorar. Öz kontrolü ele alma süreci, kendi hayatını kontrol edebildiğinde ve duyguları kontrol edebildiğinde başlıyor. Ve aslolan kendi duygularını kontrol etmenin verdiği özgürlük oluyor. Yaşam sevinciniz hep yüksek kalsın ve duygularınız kendi kontrolunüzde olsun. Sevgiler, Doğa Gülay Cırban Bilinçaltı Arınma Uzmanı / Regresyon Terapisti İnstagram: @iliski.bilincalti.danismani [email protected]
Guzel bir patladım ilk yazınızı kaçırdım ama ıyi çalışmalar gülay hanim