Böyle bir başlıkta nedir acaba diyenleriniz olmuştur belki de. Bir danışanımın tavsiyesi ve anlatımı üzerine bu diziyi izlemeye başladım, öyle çok çok da vakit ayıramasam da 4. Bölüme kadar gelmişim bile. Pekiyi neden bu başlık, neden bu dizi?
İzledikçe dizideki genç kadının erkek-kadın eşitsizliğine vurgu yaptığını, eğer ben iş dünyasında erkek olsaydım, Beni daha ciddiye alırdınız dediğini fark ettim. Dikkatimi daha da çekti bu dizi ve şimdilik sadece ilerliyorum. Erkek dünyası, erkek dünyasının egemen dünyası ve kadınların yeri hakkında pek de haksız söylemleri yok doğrusu.
Erkek dünyası ve kadın dünyası, bu aslında farkları kabul etmek yerine bir güç savaşı bir ayrımcılığa sürüklüyor insanları. Ancak bir gerçeklik var ki, bizim toplumumuz da dahil pek çok toplumda, erkek
Erkek dünyasının hakim olduğu iş hayatı acaba kadınları hangi yerde tutmayı tercih ediyor dersiniz?
Sırf bu yüzden, giyimini dahi erkeksi hale getiren kadınlar, konuşmaları, duruşları, var olduğunu göstermeye çalışan bir kadın dünyası oluşmadı mı! nesiller boyunca. Çünkü kadın var olduğunu göstermeye çalıştı, bu İtalya’da da var Türkiye de de var, dünya güç savaşı sonucu farklarını kabul edip, yeteneklerini birleştirmek yerine hala daha var olan erkek üstünlüğü yada oluşturulmaya çalışan bu hegemonya. Erkek iktidarı bu hegemonyayı gerçekten seviyor ve her fırsatta kullanmayı da denediği iş dünyasında aşikar.
Aslında bu güç savaşı, amazonlar zamanında da vardı, bu sefer de kadınlar gücü eline almıştı, oysa, bedensel boyutta bir yarıştı,
Günümüze baktığımızda, içeriği değişmişte olsa daha zeka, kurnazlık üzerine çevrimiçi oyunlar hakim.
İnsanoğlunun güç savaşı biter mi bilmiyorum, birilerinin diğerini kadın olduğu için küçük görüp, kendini üstün görme döngüsü, atalardan gelen, öteki’leştiren ve ikinci cins olarak görülen kadın, kadın olmanın verdiği mücadele ile ayakta duruyor. Buna rağmen, kadının gücü ve zekası, içsel bilgeliği öteki olmadığını, ikinci cinsi olmadığını zaten apaçık gösteriyor.
Bu yazı, çok feminist görünebilir ancak ben feminist değilim. Ben kadının gücüne inanıyorum, bedeninde bir hayat taşıyan, onu yoğurup, büyüten kadının gücü yadsınabilir mi? İnancım sadece kadının müthiş yeteneklerine ve geri kalanlar ise sadece yaratılış farkı, bu yaratılış erkeği kadından, kadını erkekten üstün yapmıyor elbette ki.
Ve sizlerle şu bilgiyide paylaşmak istiyorum, gerek cinsiyet ayrımcılığındaki üstünlük duygusu olsun, gerekse kişinin hayatında kullandığı üstünlük duygusu yani toplum içindeki haliyle, kibir duygusu, altında güçsüzlük yatıyor ve güç savaşlarının altındaki duygu dinamikleri, birbirini anlayıp, sevecek kadın ve erkek modeli yerine birbiriyle rekabet eden kadın ve erkek modelini ortaya çıkartmakta.
Inventing Anna, bu diziyi sevdim gerçekten, eğer güzel bir gözle izlerseniz bahsettiğim konuları çok güzel yakalayabilirsiniz ve yaptıkları doğru ya da yanlış, hepsi hayatın içinden, gözlerimizi bazen kapatıp, oradan geçmeyi seçtiğimiz gerçekleri göz önüne sunuyor bize Anna.
Kadın ve erkek birbirini olduğu haliyle kabul edip, farklı güç ve yeteneklerini kabul etmeden bir bütün olamayacaklar. Her erkeğin ve kadının içinde bir kadın ve bir erkek yatmakta, bir tarafı red ettiğinde aslında içindeki bir tarafı red etmiş oluyorsun. Kadının gücünü kabul, her erkeğin içindeki dişi gücü kabulden geçiyor, Kadını kabul edemeyen bir erkeğin, yarısı boştur, yalnızdır. Kabulsüzlük, içsel bir doyumsuzluk demektir. Aslında durum, güç savaşının çok üstünde bir yerde.
Kadının gücünü, yaratımını, algısını, duyumlarındaki yüksekliği seviyorum ve başarının anahtarı, kadında olsan, erkekte olsan, kendini ve karşı cinsi olduğu gibi kabulden geçiyor, bu bilgiye sahip biri olarak tüm dünya insanlarının bu kabule geçecek frekansa yükselmeleri çok kıymetli,
Kendi gücünü ve karşı cinsin gücünü kabulde günler ve huzur diliyorum.
Doğa Gülay Cirban
Sosyolog
Aile, İlişki ve Evlilik Danışmanı
Regresyon Terapisti
Bilinçaltı Arınma Danışmanı
Mükemmel bir yorum beğeniyle ve gururla okudum Gülaycim ve o diziyi mutlaka izleyeceğim Sevgiler Canım