Bir ‘şey’lere sımsıkı tutunmak onu bırakamamak, yeniye izin vermemek. Hele de bazen yeni dendiğinde bile aslında farkında olmadan içsel bir korku hissetmek. İşte bir şeylere tutunmak ve onu bırakmamanın altında yatan enerji, yeni olana izin vermemek ile ilgili.
Bazen çok sevdiğiniz bir yüzüğü asla kimseye vermek istemeyebilirsiniz, bazen işinizi asla bırakmak ve yeriniz de kalmayı seçebilirsiniz bazen evinizi yada arabanızı satmaya kıyamayabilirsiniz. Eğer bu durum bir bırakamama sürecinden oluşuyorsa bağlı değil bağımlı olduğunuzun göstergesidir.
Bağlı olmak ile bağımlı olmak arasında çok büyük bir fark var. Bizleri var eden bu farklarken bu iki kavram arasındaki öldürücü fark, yaşamların dengesini değiştirecek kadar güçlü. Aaa o kadar da olmayabilir diye düşünüyor olmalısınız belki de ama evet, o kadar ileri seviyede.
Çok sevme, kıyamama, bırakamama, o kadar masum değil maalesef ve hiçte o kadar çok sevmeyle, kıyamamayla da ilgili değil bu duygu dinamikleri.
Neden duygu dinamikleri? Çünkü biz duygulardan oluşan varlıklarız, o nedenle bilim insanı çözebilir mi? Her insanın evveliyatı, karakteri farklıyken, her insan kendi başına bir dünyayı oluşturuyor ve o dünya da tabiîki duygulardan oluşuyor. Günümüz de duygulardan uzaklaşma üzerine verilen büyük çabalar, mantıklı ve güçlü insanı oluşturma gereksinimi maalesef toplumları ve o toplumları oluşturan bireyleri daha da güçsüz ve kendinden yabancılaşmış kılarken, duygularını önemsemeyen insanoğlu da farkındalık’sız yaşamlarına devam ediyor.
Evet, bu makalenin konusu aslında bağlılık ve bağımlılık üzereneyken akış buraya kadar getirdi ve gene akışta hemen ana konuya döneyim.
Dolayısıyla bu duyguların farkında olmadığımızdan, o çok sevdiğimiz ve bırakamadığımız ‘şey’ leri çok masum görmeye odaklanıyoruz, o kadar da masum olabilir mi acaba?
Mesela, evinizi satmayı düşünüyorsunuz ama yeni bir mahalle, yeni bir çevre sizi düşündürüyor. Ya da evinizi bırakmak istemiyorsunuz ve bu sizin gözünüzde evinizi çok sevmek ile ilgili. Aslında yeniye açık olmamak ve bırakamamak ile ilgili görünmüyor olabilir. Yeniye açık olmamak başka bir deyişle, güvenli alandan çıkmamak anlamına geliyor ve güvenli alan, şikayet de edilse, bildiğiniz tanıdığınız alan olduğu için tercih edilen durumunda kalıyor. Çünkü yeni olan, bilinmeyendir, bilinmeyen, biraz korkutucu gelebilir. Ve en üzücü tarafıysa, bunun farkında olmamaktır, farkında olmadığınız bir şey için adım atma imkanınız yoktur çünkü. Aynı durum, her şeyi bildiğini düşünen insanlar için de geçerlidir, eğer her şeyi bildiğinizi düşünüyorsanız, değişim şansınız yoktur ve bu bilindik yani güvenli alanda kalmanın farklı bir versiyonudur.
Eğer bırakamadığınız, vazgeçemediğiniz eşya, belki kişi, belki alışkanlık, bunların farkına varırsanız, oradan çıkmak için bir şansınız olabilir. Farkındalık ve durumu kabul, değişimin ilk anahtarıdır çünkü.
Belki atalardan, belki anne babadan, belki de anne karnından gelen ve yaşamınızı sınırlayan bu duygular, sizlerin siz olmanızı engeller ve ancak değişimden sonra bu duygunun ne kadar büyük bir engel olduğunu görebilirsiniz. Sürecimizde, engellerimizi aşmak ve kendi var oluş planımızda kendimiz ile yüzleşip, dönüştürdüğümüzde bilinç altımız bizi ödüllendirip, kendi gerçekliğimizi bize sunar.
Bir bütün olmak, tam olabilmek ve kendin ile barışık olmak, herkesin hakkı ve gücünü elinde tutmaksa muazzam.
Hepimiz için farkındalıklı, kendinle barışık, güzel günler diliyorum.
Sevgilerle,
Doğa Gülay Cirban
Sosyolog
Aile, İlişki ve Evlilik Danışmanı
Regresyon Uzmanı
Shamanik Yolculuk Uygulayıcısı
Enerji Terapisti
Nefes Teknikleri Uzmanı ve Uygulayıcısı
Egitmen
Bahar 3 Yıl Önce
Bağımlı olmak